6306 SAYILI KANUN 6/A MADDESİ İLE GETİRİLEN TAPULARIN HAZİNEYE DEVRİ VE GETİRDİĞİ PROBLEMLER ve FİKİRTEPE ÖRNEĞİ
- 16 Nisan 2021
- Yayınlayan: G.H.E
- Kategori: Duyurular, Haberler, Makaleler

6306 Sayılı YASANIN NİTELİĞİ
6306 Sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun 31/5/2012 tarihinde yayınlanarak yürürlüğe girdikten sonra bir çok değişikliğe uğradı. Hukuk düzeni bakımından olağan dışı hükümler içeren bu kanun, 47 maddesi ya da alt maddesi değişti veya Anayasa mahkemesince iptal edildi. Bu kanunun olağan-dışılığı ya da daha doğrusu olağan-üstü hatta kanunlar-üstü nitelendirilmesi gerekiyor. Çünkü, çıkış felsefesi olarak bir çok kanundan üstün olduğunu madde metinlerinde yer alarak yürürlüğe girdi. 2012 yılında yayınlandığı zamanki hali ile bazı kanunlara göre uygulama önceliği vardı, yani daha üstündür (1), denmiştir. Anayasa Mahkemesi bu maddeyi, Anayasaya aykırı bularak iptal etmiştir. (2)
KURAL: MALİKLERİN SERBEST İRADESİ
6306 Sayılı Kanun her aşamada maliklerin kendi aralarında veya idare ya da müteahhitlerle anlaşmalarını ilke olarak benimsemiştir. (3) Ancak, 2012 yılından bu güne maliklerin kendi aralarında anlaşamamaları, hatalı işlemler, müteahhitlerle anlaşmak için gerekli çoğunluğu sağlayamamaları, idari işlemlerin belirsizliği ve bu işlemlere karşı mahkemelerin farklı kararlar (4) vermeleri, Danıştay’ın riskli ve Rezerv Alanı kararlarını iptal etmesi, (5,6,7) tebligatların yapılamaması, Dönüşüm alanlarında gerekli teknik inceleme yapılmadan (8) alanlar hakkında karar verilmesi, müteahhitlerin uzayan süreçte iflas durumuna gelmeleri gibi bir çok sebep, kentsel dönüşümde yasada ve yönetmelikte değişiklik yapılmasını gündeme getirmiştir. Bu arada olan Marmara, Elazığ, İzmir gibi bölgelerde olan depremler ve özellikle nüfusun ve ekonominin ağır yükünü taşıyan İstanbul’da deprem riskinin yaklaşmasına rağmen dönüşüm ve yenilemenin bu hızla giderse 40-50 yılda ancak biteceğinin hesaplanması, mevcut yapı stokunun dönüşümü için gerekli sermaye ve finansın olmaması yasada daha hızlı bir mekanizma kurulmasını ve yine finans konusunun çözülmesini gerektirmiştir. Bu açıdan son yıllardaki değişiklikler daha sert ve maliklerin hızlanmasını zorlayan ve onların iradeleri yerine geçecek idari kararların alınmasını ihtiyaç haline getirmiştir. Bu değişiklikler klasik mülkiyet teorisindeki mülkiyet ve malvarlığı hakları ile kişilerin seyahat, ikamet ve sözleşme özgürlüklerini de ciddi oranda kısıtlamaktadır.
AİHS’nin Türkiye tarafından da 10 Mart 1954 tarihli 6366 sayılı Kanunla onaylanmıştır. 1 No’lu Ek Protokolün 1. maddesinin metni şöyledir:
“Her gerçek ve tüzel kişinin, mal ve mülk dokunulmazlığına saygı gösterilmesini isteme hakkı vardır. Herhangi bir kimse, ancak kamu yararı sebebiyle ve yasada öngörülen koşullara ve uluslararası hukukun genel ilkelerine uygun olarak mal ve mülkünden yoksun bırakılabilir.
Yukarıdaki hükümler, devletlerin, mülkiyetin, kamu yararına uygun olarak kullanılması düzenlemek veya vergilerin ya da başka katkıların veya para cezalarının ödenmesini sağlamak için gerekli gördükleri yasaları uygulama konusunda sahip oldukları hakka halel getirmez.” (9)
AİHM bu hususu şöyle ifade etmektedir:
«……Mahkeme, 1 No.’lu Protokol’ün 1. maddesinin ilk kısmındaki “mülkiyet” kavramının, maddi mülkiyet ile sınırlı olmayan ve iç hukuktaki resmi sınıflandırmadan bağımsız, kendine has bir anlamı olduğunu yineler: incelenmesi gereken husus, bir bütün olarak ele alındığında dava şartlarının, başvurana, bu hükümle güvence altına alınmış ciddi bir çıkar sağlayıp sağlamadığıdır …..» (Öneryıldız/Türkiye) (10)
MADDE 35.– ‘’Herkes, mülkiyet ve miras haklarına sahiptir. Bu haklar, ancak kamu yararı amacıyla, kanunla sınırlanabilir. Mülkiyet hakkının kullanılması toplum yararına aykırı olamaz. ‘’ Anayasamız 35. Maddesi de Mülkiyet hakkını korumuş ve ona yapılacak müdahaleleri çok sınırlamış, devletin müdahalesine karşı da korumuştur. Mülkiyet hakkı her şeyden önce bir temel haktır. Temel haklar ve özgürlükler; pozitif hukuk düzeni tarafından tanınmış ve güvence altına alınmış, devletin koruyup geliştirmekle yükümlü olduğu insan hakları olarak tanımlanmaktadır. (11) TMK 83. maddenin birinci fıkrası: “Bir şeye malik olan kimse, hukuk düzeninin sınırları içinde, o şey üzerinde dilediği gibi kullanma, yararlanma ve tasarrufta bulunma yetkisine sahiptir. ‘’ hükmünü içermekte ve mülkiyet hakkının kapsamını değerlendirmektedir.
Bu hükümler çerçevesinde korunan Anayasal mülkiyet hakkının , 6306 sayılı Kanunla sınırlandırıldığı, ‘’ afet ‘’ gerekçesi ile sınırlama getirildiği görülmektedir.
Bu sınırlama, 6306 Sayılı Kanun 6/A maddesinde zirveye ulaşmış bulunmaktadır.
6/A MADDESİ HÜKMÜNÜN GETİRDİKLERİ: HAZİNEYE DEVİR YA DA KAMULAŞTIRMA BENZERİ DEVLETLEŞTİRME
6306 Sayılı Kanun6/A maddesi, kanunun bir çok yerinde geçen ‘’ maliklerin rızası esastır, ‘’ Maliklerin anlaşma yapması esastır ‘’ gibi vurgulanan genel kurala önemli bir istisna getirmiş, ‘’ uygulamaların re’sen yapılması ‘’ ilkesine geçiş yapmıştır (12). Bu maddenin uygulandığı yerlerde bakanlık maliklerin onayını almadan kendi insiyatifi ile mülkiyete el konması dahil çok önemli yetkileri ele almıştır. Bu yetkileri ve ön şartlarını incelemeye çalışacağız. Burada özel mülkiyete konu arazi, bina ve diğer hakların kamulaştırma değil ‘’devletleştirme’’ye benzer bir yöntemle Hazine’ye aktarıldığı görülmektedir.
6/A MADDESİ İÇİN GEREKLİ ŞARTLAR VE İSTANBUL/ FİKİRTEPE BÖLGESİ İÇİN MEVCUT DURUM ŞU ŞEKİLDEDİR:
1- Yıkılacak derecede riskli yapıların bulunduğu bir alan,
2- Veya Kendiliğinden çöken zemin,heyelan,su baskını, kaya düşmesi, yangın, patlama gibi sebeplere maruz kalan bir alan veya yapıların bulunduğu alan,
3- Bakanlık uygulama alanını tespit edecek,
4- Riskli Yapı masrafları Dönüşüm Projeleri Özel Hesabından karşılanacak,
5- Riskli Yapıların tek tek tespiti ile yapılarda risk durumu ilan edilecek, muhtarlıkta 2 gün askıda kalacak,
6- Bakanlık yapı sahiplerine itiraz için 2 gün verecek, itiraz olursa 3 gün içinde incelenecek
7- Bakanlık itiraz süresinden sonra tahliye için bir süre belirleyecek ( süre belirli değil, bakanlığın takdirindedir)
8- Uygulama alanındaki daha önceden malikler ve müteahhitler arasında yapılmış sözleşmeler bakanlığın kararı ile feshedilmiş olacak,
9- Bu alandaki satı vaadi sözleşmeleri feshedilmiş sayılacak,( Burada müteahhitlerle olan satış vaadleri mi yoksa müteahhitlerin ya da arsa sahiplerinin projeden gayrimenkul satın alan ya da alçak olan kişilerle olan satış vaadi sözleşmeleri de dahil mi, açık değildir)
10- Bakanlığın resen yazacağı yazı ile tapudaki şerhler fek edilecek,
11- Uygulama yapılacak alanda bulunan kamu kurum ve kuruluşlarına ait taşınmazlardan dönüşüm uygulamasına dâhil edilecek olanlar ile özel mülkiyete tabi diğer bütün taşınmazlar, Bakanlığın talebine istinaden Hazine adına tescil olunur. Yapılacak yeni yapılar için inşaat ruhsatı Hazine adına düzenlenir ve hak sahiplerine haklarına karşılık gelecek bağımsız bölümlerin devri yapılıncaya kadar kat irtifakı ile kat mülkiyeti Hazine adına kurulacak, Bu hüküm Kamulaştırma mı değil mi anlaşılamamaktadır. Anayasa’da bunu destekleyen bir hüküm bulunmamaktadır. Bu ‘’ Devletleştirme’2 ye daha uygun görünmektedir. (13,14)
12- Bakanlık maliklere ya da müteahhitlere sormadan yapılacak işyeri veya konutların m2 ve özelliklerini kendisi belirleyecek,
13- Hak sahiplerine verilecek işyeri veya konutun özelliklerinin belirlenmesinde mevcut durum ve yapılacak projedeki durum dikkate alınacak ( değer bazlı),
14- Değer olarak fazla bir değer verilmekte ise resen hak sahibi borçlandırılacak,
15- Hak sahibi kendisine uygun görülen bağımsız bölümü almaktan imtina ederse, mevcut yeni değer değil projeye başlanmadan önceki duruma göre değerleme yapılarak ona ait açılan bir hesaba bedeli yatırılacak,
16- Mütahhitlerin sözleşmeleri iptal olduğuna göre, onların mal sahipleri ile olan anlaşmasına göre alacakları bedel veya gayrimenkul payını bakanlık taahhüt etmemektedir,
17- Müteahhitlerle ‘’ mahsuplaşma’’ dan bahsedilmektedir. Mahsuplaşma hakkında detaylı bir açıklama bulunmamaktadır:
18- Mal sahipleri ile müteahhitler arasında var olan kira ödemeleri ödenmiş ise geri istenemeyecektir.
19- Kira dışındaki ‘’ taşınma masrafı’’, ‘’ imza bedeli ‘’ gibi mal sahiplerine ya da işgalcilere ya da kiracılara ödenmiş ödemelerin iade edilmesinin durumu tartışmalıdır.
20- Mal sahipleri tarafından müteahhitlere karşı açılan akdin feshi veya tazminat davaları hakkında hüküm bulunmamaktadır.
21- Fikirtepe İmar planları çerçevesinde Mal sahipleri tarafından planlara itiraz edenlerin dava açma hakkının , mülkiyet hazineye naklinden sonra dava hakkının kalıp kalmadığı tartışmalıdır.
22- Müteahhitlerin arsa sahiplerine karşı açtıkları davaların da devam edip etmeyeceği tartışmalıdır.
23- Fikirtepe bölgesinin Bakanlar Kurulu’nun 09.05.2013 tarihinde 2013/4749 sayılı kararı ile “riskli alan” ilan edilmiştir. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı Yetkilendirilmiştir.
24- Fikirtepe İmar Planları ile ilgili etaplara ayrılmış ve 1. Etap askıdan inmiştir.Yüzlerce malik itiraz etmiştir. Bu konu yapılan Fikirtepe Çalıştayı’nda tartışılmış, planların önemli eksikler ve belirsizlikler içerdiği açıklanmıştır. (16)
25- 1. Etap 18. Maddeye Göre İmar Uygulaması ise 9 Nisan 2021 de askıya çıkmıştır.
26- Planlarda oluşturulan adalar için ne zaman değerlemelerin yapılacağı, binalar için riskli yapı işlemi yapılıp yapılmayacağı, değerlemelere göre paylaşımın hangi oranda ve ne zaman yapılacağı ise belirsizdir, bakanlık açıklama yapmamaktadır. Tapu ve Bakanlık bu konularda henüz bilgi paylaşmamaktadır. Hak sahipleri adına verilen dilekçelere cevap beklenmektedir.
27- Fikirtepe uygulamasında Bakanlığın Kararı , Planlar ve 18. Madde çerçevesinde bir çok belirsizlik devam etmektedir. Bu konuda bölgedeki yerel dernekler de uygulamanın kaos oluşturabileceğini ve belirsizliklerin giderilmesini talep etmektedir. (17)
28- Bakanlığın ilan ettiği imar planlarına karşı 60 gün içinde, 18. Madde uygulamasına karşı 60 gün içerisinde, tapulara el konma işlemine ve sözleşmelerin feshi işlemlerine karşı ise İYUK’daki özel dava açma süresinde dava açmak mümkündür. Hak ihlalleri söz konusu olursa AYM bireysel başvuru kapsamında, mülkiyet ve malvarlığı ihlali için tazmini başvuru yoluna gidilebilecektir.
SONUÇ
6306 Sayılı Afet Kanunu ( Kentsel Dönüşüm Yasası ) 2012 den bu güne bir çok ekleme, çıkarma ve değiştirme yaşayarak, bir nevi ‘’ dönüşmüş ‘’,i bu dönüşüm, serbest olarak maliklerin anlaşarak dönüşümü yapmaları yönünden, devletin daha zorlayıcı ve cebir gücü ile zorla dönüştürmeye doğru evrilmiş bulunmaktadır. Sonradan eklenen 6/A maddesi bu konuda devlet müdahalesinin en üst seviyedeki örneği olarak, maliklerin mülkiyetlerine el koyarak tapuların Hazine adına devri ve bu tapuların yerine belli değerleme kriterlerine göre maliklere ‘’ uygun görülen ‘’ kadar bir gayrimenkulün tahsisi ve devrini içerir hale gelmiştir. Bu hüküm, mahkemeler, Danıştay , Yargıtay ve AYM tarafından önlerine gelen vak’alarda değerlendirilecektir. Bu yasa ve uygulamalarının Anayasa 35. Maddesi çerçevesinde çok önemli bir sınırlama değil hakkın özünün alınması söz konusudur. Burada bir Kamulaştırma’dan da söz etmek mümkün değildir. Kamulaştırma da ya da acele kamulaştırmada bedel önceden belirlenir. Burada daha çok ‘’ devletleştirme ‘’ benzeri bir uygulamadan bahsetmek mümkündür.Bu yöntemin hukuksal çevrelerde niteliği tartışılacaktır, ancak kentsel dönüşüme olacak etkisine yoğunlaşmak daha doğrudur. Gayrimenkul mülkiyeti, devletleştirilmekte ve bunun yerine mülk sahibine daha sonra takdir edilecek bir ‘’ değer ‘’ verilmektedir.
Ancak, bu güne kadar olan süreçte kentsel dönüşüm yöntemlerinin başarısız olması, konunun kamusal ve zorlayıcı yanı öne çıkmış bulunduğundan, devletin bir çözüm bularak dönüşümü hızlandırılması çok önemliydi. Arsa ve bina sahiplerine adaletli bir dağıtım yapılır ve kira mahrumiyeti yaşanmazsa, dönüşümün başarılı olması için yeni bir model olarak desteklemek gerekiyor.
Kaynaklar
(1) 3194 sayılı İmar Kanunu,
3573 sayılı Zeytinciliğin Islahı ve Yabanilerinin Aşılattırılması Hakkında Kanun,
31/8/1956 tarihli ve 6831 sayılı Orman Kanunu,
15/5/1959 tarihli ve 7269 sayılı Umumi Hayata Müessir Afetler Dolayısiyle Alınacak Tedbirlerle Yapılacak Yardımlara Dair Kanunu,
18/12/1981 tarihli ve 2565 sayılı Askeri Yasak Bölgeler ve Güvenlik Bölgeleri Kanunu,
12/3/1982 tarihli ve 2634 sayılı Turizmi Teşvik Kanunu,
21/7/1983 tarihli ve 2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu,
4/4/1990 tarihli ve 3621 sayılı Kıyı Kanunu,
25/2/1998 tarihli ve 4342 sayılı Mera Kanunu,
16/6/2005 tarihli ve 5366 sayılı Yıpranan Tarihi ve Kültürel Taşınmaz Varlıkların Yenilenerek Korunması ve Yaşatılarak Kullanılması Hakkında Kanunu,
3/7/2005 tarihli ve 5403 sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanunu,
18/11/1983 tarihli ve 2960 sayılı Boğaziçi Kanun.
(2) Anayasa Mahkemesi Esas Sayısı: 2012/87,Karar Sayısı: 2014/5 ,Karar Günü: 27.2.2014.
(3) MADDE 5- (1) Riskli yapıların yıktırılmasında ve bunların bulunduğu alanlar ile riskli alanlar ve rezerv yapı alanlarındaki uygulamalarda, öncelikli olarak malikler ile anlaşma yoluna gidilmesi esastır.
(4) kararlar vermektedir. Örneğin Danıştay vermiş olduğu bir kararlarda;
“…binayla mülkiyet bağı bulunanların, maliki oldukları bina üzerinde istedikleri tasarruf hakkına sahip oldukları hususu dikkate alındığında, işleme konu binanın riskli yapı olarak tespit edilmesi işlemine yapılan itirazın zımnen reddine ilişkin işlemin iptali istemiyle bakılan davayı açan kiracıların dava açma ehliyetlerinin bulunmadığı” sonucuna varmış ve kiracılar tarafından açılan davayı ehliyet yönünden reddetmiştir. Danıştay 14. D., E. 2014/9811, K. 2014/12367 (Karar yayımlanmamıştır.)
(5) “….Anayasa ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi düzenlemeleriyle kişilerin mülkiyet hakları güvence altına alınmıştır. Mülkiyet hakkının yalnızca kamu yararının mevcut olduğu durumlarda kanunla sınırlanabileceği de yine bu düzenlemelerde öngörülmüştür. Kanun koyucu tarafından olağan dışı kanun olarak düzenlenen 6306 sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun kapsamında da kanunda sayılan idarelerce mülkiyet hakkına sınırlama getirilebilecektir. Ancak, yine burada Kanun bu yetkinin kullanımını oldukça sıkı kurallara bağlamış ve ortada kamu yararını ilgilendiren durumun bulunduğunu hiçbir şüpheye yer vermeyecek şekilde açık ve somut bir şekilde ortaya konulmasını şarta bağlamıştır. Bu bağlamda, bir alanın “riskli alan” olarak ilan edilebilmesi için üzerindeki yapılaşma sebebiyle can ve mal kaybına yol açma riskini taşıma sebebinin mutlaka yapıların fiili durumları incelendikten sonra hazırlanacak teknik bir rapor ile ortaya konulması gerekmektedir.” D.14.D, 14.10.2015, E.2014/285, K.2014/285
(6) “Bir alanın “riskli alan” olarak belirlenebilmesi için, bu alanın zemin yapısı veya üzerindeki yapılaşma sebebiyle can ve mal kaybına yol açma riski taşıdığının, Yönetmelik … maddesinde belirtilen usule uygun olarak ve hukuken hiçbir kuşkuya yer bırakmayacak şekilde tespit edilmesi gerekmektedir.” D.14.D, E.2013/1493, K.2013/5670, K.T. 10.9.2013 (KİBB)
(7) Danıştay’a göre;
“bir alanın riskli alan ilan edilmesi için bu alanın can ve mal kaybına yol açma riski taşıdığının, Yönetmelikte belirtilen usul ve esaslara uygun olarak, hukuken hiçbir kuşkuya yer bırakmayacak şekilde ortaya konulması” gerekir. Danıştay 14.D., 13/11/2014, E. 2013/11002 sayılı YD Kararı; D.14.D., 25/02/2015, E. 2014/11167 sayılı YD Kararı; Danıştay 14.D., E.2014/308, K.2016/1135.
(8) Dava; İstanbul İli, Zeytinburnu İlçesi, .. Mahallesi, .. ada, .. sayılı parsellerde bulunan davacıya ait taşınmazların da içinde yer aldığı sınır ve koordinatları Bakanlar Kurulu Kararına ekli kroki ile listede gösterilen alanın, 6306 sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanunun 2. maddesi uyarınca “Riskli Alan” olarak ilan edilmesine ilişkin 24.12.2012 günlü, 2012/4160 sayılı Bakanlar Kurulu Kararının davacının parsellerine ilişkin kısmının iptali istemiyle açılmıştır.
….. Gerek Anayasa gerek de AİHS düzenlemeleriyle kişilerin mülkiyet hakları güvence altına alınmıştır. Mülkiyet hakkının yalnızca kamu yararının mevcut olduğu durumlarda kanunla sınırlanabileceği de yine bu düzenlemelerde öngörülmüştür. Kanun koyucu tarafından olağan dışı kanun olarak düzenlenen 6306 sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun kapsamında da kanunda sayılan idarelerce mülkiyet hakkına sınırlama getirebilecektir. Ancak, yine burada Kanun bu yetkinin kullanımını oldukça sıkı kurallara bağlamış ve ortada kamu yararını ilgilendiren durumun bulunduğunu hiç bir şüpheye yer vermeyecek şekilde açık ve somut bir şekilde ortaya konulmasını şarta bağlamıştır. Bu bağlamda, bir alanın “Riskli Alan” olarak ilan edilebilmesi için üzerindeki yapılaşma sebebiyle can ve mal kaybına yol açma riski taşıma sebebinin mutlaka yapıların fiili durumları incelendikten sonra hazırlanacak teknik bir rapor ile ortaya konulması gerekecektir.
……. Diğer taraftan, uyuşmazlık konusu alanın üzerindeki yapılaşma sebebiyle can ve mal kaybına yol açma riski taşıdığına dair idarelerce hazırlanan raporların gözlemsel genel bilgiler içerdiği, İstanbul’un önceki yıllarda yaşamış olduğu depremler sonucunda söz konusu yapıların olumsuz olarak etkilenip etkilenmediği yolunda belirlemeye yer vermediği, değişik tipteki yapılardan örnekleme suretiyle karot veya numune alınmak suretiyle teknik bir metot üzerinde çalışılmadığı, yapıların hangi yönlerden can ve mal kaybına yol açma riski taşıdığını kanıtlayacak yeterli bilgi içermediği ve bu nedenle alanın riskli alan ilan edilebilmesi için Kanunun ve Uygulama Yönetmeliğinin öngördüğü koşulların detaylı bir teknik rapor ile oluşturulamadığı sonucuna ulaşılmıştır. Bu durumda; uyuşmazlığa konu alanın “riskli alan” ilan edilmesine ilişkin 24.12.2012 günlü, 2012/4160 sayılı Bakanlar Kurulu kararının davacının parsellerine ilişkin kısmında hukuka uyarlık görülmemiştir.
(9) Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi Kapsamında Mülkiyet Hakkı, Volkan Müftüoğlu Adalet Bakanlığı İnsan Hakları Dairesi Başkanlığı Tetkik Hakimi,
(10) Aynı eser.
(11) Anayasa Mahkemesi Kararlarında Mülkiyet Hakkı, Kürşat AKÇA, İnönü Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi Özel Sayı Cilt:1 Yıl 2015,
(12) Yıkılacak derecede riskli olan yapıların bulunduğu alanlar ile kendiliğinden çöken veya zeminin kayması, heyelan, su baskını, kaya düşmesi, yangın, patlama gibi sebeplerle ağır hasar gören veya ağır hasar görme riski bulunan yapıların bulunduğu alanlarda dönüşüm uygulamaları maliklerin ve ilgililerin muvafakati aranmayacaktır.
(13) D. Kamulaştırma
MADDE 46.– (Değişik: 3.10.2001-4709/18 md.) Devlet ve kamu tüzelkişileri; kamu yararının gerektirdiği hallerde, gerçek karşılıklarını peşin ödemek şartıyla, özel mülkiyette bulunan taşınmaz malların tamamını veya bir kısmını, kanunla gösterilen esas ve usullere göre, kamulaştırmaya ve bunlar üzerinde idarî irtifaklar kurmaya yetkilidir.
Kamulaştırma bedeli ile kesin hükme bağlanan artırım bedeli nakden ve peşin olarak ödenir. Ancak, tarım reformunun uygulanması, büyük enerji ve sulama projeleri ile iskân projelerinin gerçekleştirilmesi, yeni ormanların yetiştirilmesi, kıyıların korunması ve turizm amacıyla kamulaştırılan toprakların bedellerinin ödenme şekli kanunla gösterilir. Kanunun taksitle ödemeyi öngörebileceği bu hallerde, taksitlendirme süresi beş yılı aşamaz; bu takdirde taksitler eşit olarak ödenir.
E. Devletleştirme ve özelleştirme
MADDE 47.– Kamu hizmeti niteliği taşıyan özel teşebbüsler, kamu yararının zorunlu kıldığı hallerde devletleştirilebilir.
Devletleştirme gerçek karşılığı üzerinden yapılır. Gerçek karşılığın hesaplanma tarzı ve usulleri kanunla düzenlenir.
Devletin, kamu iktisadî teşebbüslerinin ve diğer kamu tüzelkişilerinin mülkiyetinde bulunan işletme ve varlıkların özelleştirilmesine ilişkin esas ve usuller kanunla gösterilir.
Devlet, kamu iktisadî teşebbüsleri ve diğer kamu tüzelkişileri tarafından yürütülen yatırım ve hizmetlerden hangilerinin özel hukuk sözleşmeleri ile gerçek veya tüzelkişilere yaptırılabileceği veya devredilebileceği kanunla belirlenir.
(14) Kamu Yararının Zorunlu Kıldığı Hallerde, Kamu Hizmeti Niteliği Taşıyan Özel Teşebbüslerin Devletleştirilebilmesi Usul Ve Esasları Hakkında Kanun, Kanun Numarası : 3082, Kabul Tarihi : 20/11/1984 Yayımlandığı R.Gazete : Tarih : 1/12/1984 Sayı : 18592, Yayımlandığı Düstur : Tertip : 5 Cilt : 24 Sayfa : 77,
(15) https://www.gayrimenkulhukuku.org/haberler/
(16) http://www.aliyuksel-hilmiozalp.av.tr/tr/haber-detay/fikirtepe-calistayi
(17) http://www.yurthaberajansi.com/haber-fikirtepe-de-yeni-bir-magduriyet-yasamak-istemiyoruz-7326.html