Şirketler Arası Organik Bağ Tespiti ve Tanımı
- 24 Eylül 2020
- Yayınlayan: G.H.E
- Kategori: Makaleler
Şirketler Arası Organik Bağ Tespiti ve Tanımı
Organik bağ kurumu, Türk hukukunda kanuni düzenlemeye sahip olmamakla birlikte; Yargıtay içtihatlarınca geliştirilen bir kurum olup, bu hususlarda verilen hukuki kararlarda Yargıtay içtihatlarına atıfta bulunulmaktadır.
Organik bağ kurumu, işverenlerin kendi şirketlerini ticaret sicilinden sildirmese bile muvazaalı olarak kapattığını öne sürerek, faaliyetini başka şirketleri yoluyla devam ettirmesi durumunda borçlarından kaçan şirketlerin takibine ve sorumluluğuna gidilmesini sağlamaktadır.
Borca batık şirketler yeni bir iş kurarak, borçlarından kaçmayı hedeflemekte; kurdukları yeni şirkette ise aynı faaliyet kolunda hatta aynı müşteri çevresi ile iş yapmaktadır. Bu durumda borca batık şirketi takip eden alacaklılar içi boş ve fiilen işlevsiz bir şirket ile karşılaşmaktadırlar.
Organik bağın tespiti ve öne sürülmesi, mağdur olan alacaklılar ve şirketin çalışanları açısından önem arz etmektedir. Böyle durumlarda akla gelen ilk durum muvazaa olmakla birlikte, bazı belirli şartların dikkate alınması ışığında organik bağ kurumunun gerçekleştiği görülecektir.
İşçilerin dolaylı olarak mağdur olması ise, her ay başka bir şirkete girdi-çıktı olarak gösterilmeleri, önceki şirketin muvazaalı olarak kapatılması sonucu sigortalarının ödenmesi açısından yeni şirket ile karışıklıklara yol açmaktadır.
Bu çalışmada şirketler arasındaki organik bağ ve buna istinaden verilmiş olan Yargıtay Kararları; aynı zamanda söz konusu şirketlerin isim, çalışan, ortak, yöneticilerinin benzer/aynı olması durumu incelenecektir.
Tüzel Kişilik Perdesinin Aralanması: Tanımı ve Organik Bağ ile Farkı
Türk şirketler hukukunda esas alınan “ayrılık ilkesi” gereğince esas alınan prensip tüzel kişiliğin varlığı halinde onu oluşturan ortakların ya da bağlı şirketlerin borçlarının sorumluluğuna gidilememektedir.
Bu durumda gündeme gelen başka bir durum ise “Tüzel kişilik perdesi”dir. Pay sahiplerinin sınırlı sorumluluğundan dolayı 3. Kişilere karşı söz konusu tüzel kişilik sorumlu olmaktadır. Doktrinde bu yüzden 3. Kişiler ile pay sahipleri arasına çekilen sınıra “tüzel kişilik perdesi” adı verilmektedir; bu sayede ortaklar sadece pay oranlarınca borçlarından sorumlu tutulabileceklerdir.
2
Ancak tüzel kişilik perdesinin aralanması ve organik bağ kurumu, olay temeli muvazaaya dayandığından benzer durumlar gibi gözükse de, uygulamada teorilerin kullanımı açısından birbirine karıştırılmamalıdır. Tüzel kişilik perdesinin aralanması teorisi, şirketin borçlarından dolayı ortaklarının sorumluluğuna gidilmesini amaçlarken; organik bağ kurumu farklı şirketlerin, belirli şartların gerçekleşmesi sonucunda aynı borçtan sorumlu tutulması anlamına gelmektedir.
Borca batık bir şirket hakkında icra takibine gidildiğinde, adreste yeterli malvarlığı bulunmayan başka bir şirket faaliyette gözükmektedir. Bu, genelde borçluların sonradan kurmuş olduğu perde şirket olmaktadır. Haciz yapılması durumunda perde şirketin başvuracağı istihkak iddiasıyla karşılaşılacaktır. Genelde alacaklı taraf, bu durumda İİK madde 227’ye başvurarak istihkakın iptali davası yoluna gidecektir. Yahut, başvurulacak ikinci yol ise muvazaadır; ancak iki şirket arasında devir ilişkisi bulunmadığı gibi, İİK m.227’ye göre iptal davasına da başvurulamamaktadır çünkü iptali istenebilecek bir tasarruf işlemi olayda söz konusu değildir. İşte bu gibi durumlarda “tüzel kişilik perdesinin kaldırılması” veya “organik bağ” teorilerine başvurulacaktır.
Muvazaa Yolu: Genel Olarak
Organik bağın tespitinin teorik olarak yapılabilmesi için önce “muvazaa” kavramının detaylı olarak açıklanması gerekmektedir. Muvazaa Türk Borçlar Kanununun 19. Maddesinde “muvazaa” kavramına atıf yapılmakta ancak tam bir tanım verilmemektedir. Muvazaanın genel tanımı olarak, hukuki bir işlem yapan, sözleşmede bulunan iki tarafın; üçüncü kişileri aldatmak amaçlı, görünürdekinin aksine hüküm ve sonuç doğurmayan kendi aralarında yaptıkları gizli bir anlaşmadır. Mutlak muvazaa, tarafların sözleşme yapma iradeleri bulunmamasına rağmen, ortada bir sözleşme varmış gibi gösterdikleri durumdur. Nitelikli muvazaa ise, taraflar arasında bir sözleşme bulunmasına rağmen 3. Kişilere durumu farklı göstermek amacıyla asıl işlemi görünürdeki sözleşmenin arkasına gizlemeleri söz konusudur. Muvazaanın şartları: görünürdeki işlem, gizli işlem, aldatma amacı ve muvazaa sözleşmesidir.
Bu durumdan hareketle, alacaklılardan mal kaçırmak isteyen borçlunun, bu doğrultuda yeni bir şirket kurmasının muvazaa kapsamına girip girmediği ve muvazaa şartlarının olayda oluşması öncelikle incelenmelidir.
3
Türk Medeni Kanununun 6. Maddesine göre, muvazaayı ispattan, iddiada bulunan taraf sorumludur. Muvazaanın kanıtlanmasında ulaşılan her türlü delil, 3. Kişiler tarafından ispat aracı olarak kullanılabilir; yazılı delil getirmeleri şart değildir.
Bazı durumlarda borca batık şirketlerin ortakları yeni bir şirket kurarak faaliyetlerine bu şirket üzerinden devam etmektedir. Alacaklıların icra takibine başlaması üzerine ise savunma olarak önceki şirketin kendilerinden bağımsız farklı bir tüzel kişilik olduğunu; dolayısıyla borçlarından sorumlu tutulamayacaklarını öne sürmektedirler. Bu gibi durumlarda alacaklılar muvazaa iddiasında bulunarak yeni şirketin ortaklarının eski şirketinkiyle aynı olduğu, şirket faaliyet konularının aynı olduğu, faturaların yeni şirket tarafından kesildiği hatta çalışmaya aynı çalışanlar ve aynı adreste devam edildiğini öne sürerek söz konusu muvazaayı kanıtlamaya çalışmaktadırlar. Borçlu şirketin malvarlığı yeni kurulan şirkete devredilmiş olabilir; bu konuda muvazaalı bir taşınmaz satış sözleşmesi ve bunun niteliğinde çeşitli tasarruf işlemleri yapılmış olabilir. Eğer ortada böyle bir durum var ise, 3. Kişi her türlü delille muvazaayı ispat hakkına sahip olduğundan; muvazaa iddiasında bulunması ve kanıtlamaya çalışması mümkün olacaktır.
İkinci bir durumda, alacaklılardan mal kaçırmak amacıyla yeni bir şirket kurulmuş olabilir, hatta yeni şirket ve eski şirketin isimleri arasında büyük benzerlikler bulunabilir. Yeni şirket aynı adreste, müşteri çevresini değiştirmeden önceki faaliyetine aynı taşınmaz ve taşınır mallarıyla devam ediyor olabilir. Bu durumda alacaklıların çoğunun muvazaa iddiasında bulunarak, yeni şirket ve eski şirketin mallarının aynı olması sebebiyle hacze gitmek istedikleri görülmektedir. Ancak burada dikkat edilmesi gereken husus, muvazaanın şartlarının gerçekleşmemiş olduğudur. Şayet, eski şirket ve yeni şirket arasında bir taşınmaz devri söz konusu olsaydı; muvazaalı işlem olduğu iddiası gündeme gelebilirdi. Yukarıda açıklandığı üzere, muvazaanın gerçekleşmesi için; iki tarafın üçüncü kişileri aldatmak amacıyla bir araya gelerek, yapılan hukuki bir işlem hakkında tarafların iradesinde bir uygunsuzluk bulunması gerekmektedir.
Kısaca, ortada bir tasarruf işlemi ya da sözleşme bulunmadığından muvazaayı ispat etmek üçüncü kişiler açısından bilinse bile güç olacaktır.
Normal şartlarda, bir tüzel kişinin borcundan başka bir tüzel kişi veya gerçek kişiyi sorumlu tutmak hukuka aykırıdır. Ancak günümüzde kendi borçlarından kaçmak için, iyi niyet suiistimal edilerek, başka ve yeni kurulan bir tüzel kişinin arkasına saklanmak yaygın hale gelmiştir. Bu sebepten ötürü ülkemizde ve dünyada “tüzel kişilik perdesinin aralanması” olarak adlandırılan doktrinsel bir teori geliştirilmiştir. Şartlar sağlandığında ve bir araya geldiğinde, söz konusu tüzel kişilik adeta varolmamış gibi arkasında saklanan gerçek veya tüzel kişiler borçlarından sorumlu tutulmaktadır.
4
Fakat, bu çalışmadaki asıl konu organik bağ kurumu olacağından, tüzel kişilik perdesinin kaldırılması teorisinin detaylarına girilmeyecektir; keza tüzel kişilik perdesinin kaldırılması uygulamada yaygın kullanılabilen bir teori de değildir.
Sorumluluğa gidilmesini mümkün kılan organik bağ kavramı Yargıtay’ın iki şirketi adeta tekmiş gibi hüküm kurabilmesini sağladığından sık sık bu kavrama atıf yapıldığı görülmektedir. Organik bağın varlığı için iki şirket arasında ticari bir ilişki bulunması esas olmakla beraber Yargıtay’ın belirlediği bazı kesin kıstaslar vardır. Durumdan duruma farklılık göstermekle beraber; bazı hallerde kurucuların aynı olması veya aynı faaliyette bulunmaları bile Yargıtay açısından organik bağ sayılmıştır.
Organik Bağın Tespiti: Yargıtay Tarafından Belirlenen Şartlar
YARGITAY 9. Hukuk Dairesi 14.12.2015 T., 2015/32647 E, 2015/35298 K Sayılı Kararı:
“Organik bağ ilişkisinde işveren sıfatı olan tüzel kişinin, işçinin iş sözleşmesinden veya iş kanunundan doğan haklarını kullanmasının engellenmesi için temsilde farklı kişiliklere yer vermesi sözkonusudur. Bu durumda tüzel kişinin bağımsızlığı sınırlanır ve organik bağ içinde olunan kişi ile özdeş kabul edilir.
Bu anlamda; tüzel kişilik hakkının kötüye kullanılması, kanuna karşı hile, işçiye zarar verme(haklarının alınmasını engelleme), tarafta muvazaa (hizmeti kendisine verdiği halde başka bir kişiyi kayıtta işveren olarak gösterme) ve namı müstear yaklaşımı nedeni ile dolaylı temsil sözkonusudur. Bu durumların sözkonusu olduğu halde tüzel kişilik perdesinin aralanması sureti ile gerçek işveren veya organik bağ içinde olan tüm işverenler sorumlu tutulmaktadır. Organik bağ ise şirketlerin adresleri, faaliyet alanları, ortakları ve temsilcilerinin aynı olmasından, aralarındaki hukuki ilişkilerin tespitinden anlaşılır.”
Yargıtay’ın emsal kararında, iki şirketin adeta tek şirketmiş gibi kabul edildiği ve bu doğrultuda hüküm verildiği görülmektedir.
Dikkat edilmesi gereken nokta, iki şirket arasındaki bir ilişkiye bakılarak her zaman organik bağ sonucuna varılamayacağıdır. Bu yüzden Yargıtay’ın belirlediği ve birçok kararına da konu olan kıstasların her olaya özel olarak yorumlanarak birlikte aranması gereklidir:
• Şirketlerin ticaret siciline kayıtlı adreslerinin aynı olması,
• Ticaret sicil kayıtlarından şirketlerin hakim sermaye ortakları ile diğer şirketlerin ortaklarının aynı olması,
5
• İki şirketin ortakları arasında akrabalık ilişkisi bulunması,
• Faaliyet konularının aynı olması,
• Müşteri çevrelerinin aynı olması,
• Bir şirketin kapanması üzerine orada çalışan aynı şahısların aynı ortaklara bağlı diğer şirkette kesintisiz çalışmaya devam etmesi,
Bu şartların hepsi aynı anda gerçekleşmek zorunda olmamakla beraber, Yargıtay iki-üç tanesini bile bazı olaylarda geçerli saymıştır. Bu demektir ki, her somut olaya göre organik bağ araştırması yapılmak zorundadır.
Organik bağın temeli Türk Medeni Kanunu Madde 2’ye dayanır. Bazı şirketlerin çıkarları için tüzel kişilik kavramını kötüye kullanması engellenmek istenmiştir. Organik bağda aranan kıstaslar, tüzel kişilik perdesinin kaldırılması teorisinde aranacak şartlara göre geniş kaldığından, Yargıtayca sıkça kullanılmaktadır. Yargıtay, organik bağın varlığına karar verirken karşımıza sık sık muvazaanın çıkması da mümkündür. Çünkü bazen iki şirket arasında muvazaalı devirler de yapılmış olabilir.
Ancak yukarıda da vurgulandığı gibi, ortada muvazaalı bir anlaşma olmadığı suretle, muvazaa yoluna gidilemeyeceğidir; bu durumda en mantıklı yol şartları oluşmuş ise organik bağ varlığını tespit etmektir.
Somut Olaylar ve Emsal Yargıtay Kararları:
YARGITAY 22. Hukuk Dairesi 2013/34997 E. , 2014/5335 K.
Davalılar arasında organik bağ bulunup bulunmadığı ve davalı (S.. ) E… Soğutmacılık Hava Tesisleri İthalat İhracat San. Tic. AŞ.’in dava konusu işçilik alacaklarından sorumlu olup olmadığı hususunda taraflar arasında uyuşmazlık bulunmaktadır. Dosyadaki ve Dairemize incelenmek üzere gönderilen emsal dosyalardaki bilgi ve belgelere göre; 2005-2008 yılları arasında E… Soğutmacılık Klima Soğuk Hava Tesisleri İhracat İth. San. ve Tic. A. Ş.’nin M… Makine Isıtma Soğutma Otomasyon ve Tic. Ltd. Şti.’nin yüzde doksandokuz sahibi olduğu, her iki şirkette hisse sahibi olan A.. Ü.. 03.02.2009 tarihinde M… Ltd. Şti.’deki payını, 17.06.2009 tarihinde de E.. Soğutma AŞ’deki payını devrettiği, 2009 yılı Mart ayında E…
6
Soğutmacılık A. Ş.’nin M… Ltd. Şti.’nin su faturasını ödediği, yine davacının sunduğu tediye fişlerinden E… Soğutmacılık A. Ş.’ nin M… Ltd. Şti.’nin işçi ücretleri ile M.. Ltd. Şti.’ne alınan mal bedellerini ödediği ve M.. Ltd. Şti.’ne sonradan fatura ettiği, davacı şahitleri tarafından her iki şirket işçilerinin aynı yemekhane ve servisi kullandıklarının, M.. Ltd. Şti. ‘nin yüzde seksen-doksan oranındaki işinin Ege Soğutmacılık AŞ.’ne parça imalatı olduğunun ve şirketler arasında işçi geçişleri bulunduğunun beyan edildiği; şirketlerden birinin onbeş, birinin onyedi numaralı yakın adreslerde faaliyet gösterdiği, sonradan M.. Ltd. Şti.’nin taşındığı, her iki şirkette payı bulunan A.. Ü.. emsal dosyalarda şahit olarak dinlendiği ve beyanında M… Ltd. Şti.’nin E…Soğutmacılık AŞ.’nin yan kuruluşu olduğunu, M… Ltd. Şti.’nin yüzde doksanbeş hissesinin E.. Soğutmacılık AŞ.’ye ait olduğunu, davalı firmaların aynı üretim sahasında aynı bölgede faaliyet gösterdiklerini, sahiplerinin de aynı olduğunu, M… firmasının klima parçaları ürettiğini, E… Soğutmacılık AŞ.’nin de bu parçaların montajını yaparak klima haline getirip iç ve dış piyasaya sunduğunu, E… Soğutmacılık AŞ.’de ihtiyaç olduğu zaman M… Ltd. Şti.’nin işçilerinin E.. Soğutmacılık AŞ.’ne hizmet arzı sunduklarını bildirdiği anlaşılmaktadır. Toplanan delillerin tüm dosya kapsamı ile birlikte değerlendirilmesi ile davalılar arasında organik bağ bulunduğu ve bu sebeple dava konusu işçilik alacaklarından davalı (S..) E… Soğutmacılık Klima Soğut Hava Tesisleri İhr. İth. San. Tic. AŞ.’nin de sorumlu tutulması gerektiği gözetilmeden, yanılgılı gerekçe ile davalı E.. Soğutmacılık Klima Soğut Hava Tesisleri İhr. İth. San. Tic. AŞ aleyhine açılan davanın husumet yokluğundan reddine karar verilmesi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
Örnek Yargıtay kararında da görüldüğü üzere; davacı, davalı M.. Makine Isıtma Soğutma Otomasyon ve Tic. Ltd. Şti işçisi olarak çalıştığını, ancak
• Davalılar arasında fiili ve organik bağ bulunduğunu,
• M.. Makine Isıtma Soğutma Otom. San. Tic. Ltd. Şti.’nin E.. Soğutmacılık Klima A. Ş.’nin yan kuruluşu olduğunu,
• Bu firmanın zorunlu giderlerinin ve işçilerin maaş ödemelerinin dahi E.. Soğutmacılık Klima AŞ tarafından yapıldığını,
• Her iki şirketin kendi bünyelerindeki işçileri diğer firmanın işçileri ile yer değiştirerek çalıştırmakta olduklarını ve eğittiklerini,
İş sözleşmesinin işverence haksız yere feshedildiğini öne sürerek, kıdem ve ihbar tazminatı ile fazla çalışma alacaklarını istemiştir.
7
Yukarıda da görüldüğü üzere, olayda şirket isimlerinin hemen hemen birbirine yakın olduğu “E.. Soğutmacılık Klima Tesisleri..”, “M.. Makina Isıtma Soğutma..”, faaliyet konularının benzerlik gösterdiği, şirketlerin ortaklarının aynı olduğu (önceki şirkette yüzde doksan dokuz paysahibi olması, her iki şirkette hisse sahibi olması…), her iki şirket çalışanlarının da benzerlik gösterdiği ve aynı yemekhaneyle servisleri kullandığı, iki şirketten birinin diğerinde yüzde seksen oranda hissesine sahip olması ve son olarak faaliyet adreslerinin de aynı olması sonucu; şirketler arasında organik bağın söz konusu olduğu açıktır ve varlığına hükmolunması Yargıtay tarafından olayda kabul edilmiştir.
YARGITAY 17.Hukuk Dairesi Esas: 2009/7887 Karar: 2010/4051
Mahkemece toplanan delillere göre: <…davalı üçüncü kişi şirketin takip tarihinden sonra 07.11.2006’da Özel Birikimliler Dergisi Dershanesi ruhsatını devralarak Mithatpaşa Cad. No:35 adresinde kurulduğunu iddia ettiği, bu dershanenin sahibi olan Özel Seran Eğitim Hizmetleri Ltd.Şti.nin ortakları arasında yer alan T. Y.’in aynı zamanda borçlu şirketin de ortağı ve yetkilisi, diğer ortak M. P.’in ise üçüncü kişi şirketin müdürü olduğu, 08.04.2008 günlü hacizde hazır bulunun A. T.’nın aynı zamanda üçüncü kişi şirketin ortaklarından olduğu, dava konusu hacizde kapandığı bildirilen Birikimliler Dershanesi’ne ait yayınların ve belgelerin ele geçtiği, haciz mahallinde borçlu şirketin faaliyetini sürdürdüğü ve alacaklıdan mal kaçırmak için üçüncü kişi ile organik bağ içinde danışıklı işlemler yaptığı> gerekçesi ile davanın kabulü ile istihkak iddiasının reddine karar verilmiş; hüküm, davalı üçüncü kişi vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Olayda;
• Haciz mahallinde borçlu şirketin faaliyetini sürdürdüğü
• Söz konusu adı geçen çeşitli şirketlerde aynı kişilerin çalışan ve ortak olduğu
• Alacaklıdan mal kaçırmak için üçüncü kişi ile organik bağ içinde danışıklı işlemler yaptığı
Ve hacizden gelen belgelerle bunun ispat olunduğunu davacı belirtmiştir.
Olayda iki şirketin ortaklarının ve yöneticilerin aynı kişi olduğu, haciz mahallinde (yani eski şirketin adresinde) yeni şirketin faaliyet sürdürdüğü emarelerinden anlaşıldığı üzere, alacaklılardan mal kaçırmak amacıyla iki şirket arasında organik bağ bulunduğu aşikardır.
8
YARGITAY 9. Hukuk Dairesi Esas No: 2015/29651 Karar No: 2016/11685
Davacı vekili; müvekkilinin 15.9.2003 tarihinde davalı … yanında çalışmaya başladığını, 2006 yılı 6. ayından sonra şirketin … Mobilyaya geçtiğini, 2009 yılı Nisan ayında ise davalı şirketin ..i adıyla devam ettiğini, çalışanların bu şirkete devrolduğunu, davacının 9 aylık vergi iadesi ile birlikte 1 aylık maaşının, 1 senelik fazla mesai ücretinin, kıdem ve ihbar tazminatının, ikramiyenin, Ramazan ayındaki yemek ücretinin ödenmediğini, davacının 11. Noterliği’nin 10.11.2010 tarihli ihtarnamesi ile iş akdine son verdiğini, son aldığı maaşının net 850,00 TL olduğunu iddia ederek, kıdem tazminatı, ihbar tazminatı, fazla mesai ücreti, yıllık izin ücreti, ücret alacağı, asgari geçim indirimi, ramazan ayı yemek bedeli ve ikramiye alacaklarının davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsilini istemiştir.
“Dosyadaki bilgi ve belgeler ile ticari sicil kayıtlarından her iki şirketin ( … ile …) aynı faaliyet konusu ile iştigal ettiği ve adreslerinin aynı olduğu, davalıların arasında organik bağ olması nedeni ile davacının işçilik alacaklarından her iki davalının da müşterek ve müteselsilen sorumlu oldukları tespit edilmiştir.”
Yukarıdaki örnek olayda, dava bir işçilik alacakları davasıdır. Çalıştığı şirketin başka bir şirket altında, aynı faaliyete aynı adreste devam etmesi; sadece isim değişikliği yapması söz konusudur. Davacının iddiası, mesai ücreti, ikramiye, yıllık izin ücreti, kıdem tazminatı vs. ücretlerinin davalı şirket tarafından ödenmediği; iki şirket arasındaki devir işlemleri yüzünden çalışanın mağdur edilmesidir. Davacının sunduğu kanıtlar üzerine, mahkemece her iki şirketin aynı faaliyet konusu ile iştigal ettiği ve adreslerinin aynı olduğu, davalıların arasında organik bağ olması nedeni ile davacının işçilik alacaklarından her iki davalının da müşterek ve müteselsilen sorumlu oldukları tespit edilmiştir.
YARGITAY 9. Hukuk Dairesi Esas No:2015/28045 Karar No:2018/3139
Davacı vekili, müvekkilinin davalılara ait işyerinde 10/11/1997-11/12/2012 tarihleri arasında en son vardiya amiri olarak ve brüt 2.050,00.TL aylık ücretle çalıştığını, yaş hariç emeklilik koşullarına sahip olması nedeniyle işyerinden ayrıldığını ancak müvekkilinin almaya hak kazandığı kıdem tazminatının davalılarca ödenmediğini, Sosyal Sigorta Kurumu kayıtlarında, müvekkilinin davalı şirketlerde 10/11/1997-11/12/2012 tarihleri arasında 3 dönem halinde
9
birbiri ardına çalışması gösterilmiş ise de, davalı şirketler arasında organik bağ bulunduğunu, müvekkilinin 2011 yılına ilişkin iki maaş tutarındaki prim alacağı ile 2012 yılı Ekim, Kasım ve Aralık aylarına ilişkin fazla mesai ücretlerinin ödenmediğini ileri sürerek, kıdem tazminatı ile prim ve fazla mesai alacaklarının davalılardan tahsilini istemiştir.
Olayda davacı gösterilen tarihler arasında kesintisiz olarak davalı şirketlerde çalışmış gösterilmesi koşullarında; yukarıda da belirttiğimiz gibi davalıya ait şirketlerde kesintisiz çalışmış gözükmesi durumunda şirketler arasındaki organik bağ somut olaya göre Yargıtay tarafından değerlendirilir.
“Mahkemece, davalı şirketlerin Ülker grubunun pazarlama, depolama ve lojistik işlerini yapan şirketler olduğu, davalı şirketler arasında iktisadi ve ticari bağımlılık amaç birlikteliğine dayalı organik bağ bulunduğu gerekçesi ve bilirkişi raporuna dayanılarak, prim alacak talebinin reddine, kıdem tazminatı talebinin kabulüne, fazla çalışma alacak talebinin ise, karineye dayalı makul indirim dışında kabulüne karar verilmiştir.”
“Mahkemece, doğru bir şekilde davalı şirketler arasında organik bağ bulunduğu gerekçede belirtilmesine ve yine doğru şekilde davalılardan … Gıda Paz. San. ve Tic. A.Ş.’de dahil olmak üzere fazla mesai alacağından tüm davalıların müştereken ve müteselsilen sorumluluğuna hükmedilmesine…”
SONUÇ:
Konunun girişinde belirtildiği üzere, davacılar borçlu şirketlerden alacaklarını tahsil edemedikleri zaman, en yaygın yol olan muvazaaya gitmektedirler. Ancak çoğu zaman muvazaanın şartları somut olayda meydana gelmemiş olmaktadır.
Keza muvazaa meydana gelebilmesi için iki şirket arasında mutlaka bir devir olması koşulu aranmaktadır. Bu sebepten ötürü alacak tahsili yapılabilmesi için tüzel kişilik perdesinin kaldırılması veya organik bağ kurumunun tespiti sağlıklı bir yol olacaktır.
Lakin bu sayılan durumların somut olayda sadece bir tanesinin bulunması şart değildir; muvazaa, tüzel kişilik perdesinin kaldırılması veya organik bağ olayda iç içe bulunuyor olabilir; bu sebeptendir ki, her olayda tespitin ayrı ayrı incelenmesi gereklidir.
10
Kaynakça:
- https://www.hukukihaber.net/organik-bag-tespitinde-usul-kurallarina-iliskin-kararlar-makale,7516.html
- https://www.hukukihaber.net/guncel-yargitay-kararlari-isiginda-orneklerle-organik-bag-kurumu-makale,7465.html
- https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/897709
- https://www.serapdinler.av.tr/ticaret-ve-sirketler-hukuku/sirketler-arasi-organik-bagin-tespiti/
- https://hukuk.marmara.edu.tr/yayinlar/sempozyum-yayinlari/tuzel-kisilik-perdesinin-aralanmasi/
- YARGITAY 9. Hukuk Dairesi Esas No:2015/28045 Karar No:2018/3139
- YARGITAY 17.Hukuk Dairesi Esas: 2009/7887 Karar: 2010/4051
- YARGITAY 22. Hukuk Dairesi 2013/34997 E. , 2014/5335 K.
- YARGITAY 9. Hukuk Dairesi 14.12.2015 T., 2015/32647 E, 2015/35298 K
NAZLI YÜKSEL