5366 sayılı Yıpranan Tarihi ve Kültürel Taşınmaz Varlıkların Yenilenerek Korunması ve Yaşatılarak Kullanılması Hakkında Kanun ve 26/06/2020 Tarihli Değişiklik
- 8 Temmuz 2020
- Yayınlayan: G.H.E
- Kategori: Genel, Makaleler
Giriş:
Kent dokusu, zaman içinde, eskimiş, köhneleşmiş, yıpranmış, sağlıksız/yasadışı gelişmiş ya da potansiyel arsa değeri üst yapı değerinin üzerinde seyrederek değerlendirilmeyi bekler vaziyete gelmiş olabilir. İşte bu kent dokusunun, alt yapısının sosyal ve ekonomik programlar ile oluşturulup, stratejik bir yaklaşım içinde, günün sosyoekonomik ve fiziksel şartlarına uygun olarak değiştirilmesi, geliştirilmesi, yeniden canlandırılması ve bazen de yeniden üretilmesi eylemi kentsel dönüşüm olarak tanımlanmaktadır.
Böylesine geniş kapsamlı bir misyonu bünyesinde barındıran kentsel dönüşüm kavramı; hayata geçirilmek istenildiğinde ise ortaya çetrefilli bir süreç çıkmaktadır. Bu amaçla kentsel dönüşüm uygulama sürecini düzenleyen çeşitli kanunlar çıkarılmış veya mevcut kanunlara hükümler eklenmiştir. Bunlar; 5104 sayılı Kuzey Ankara Girişi Kentsel Dönüşüm Projesi Kanunu, 5366 sayılı Yıpranan Tarihi ve Kültürel Taşınmaz Varlıkların Yenilenerek Korunması ve Yaşatılarak Kullanılması Hakkında Kanun, 5393 sayılı Belediye Kanunu ve son olarak 6306 sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun’dur. Söz konusu her bir Kanun kentsel dönüşüm sürecine dair farklı konu ve amaçlarda önemli düzenlemeler ihtiva etmektedir. Ancak biz bu yazımızda yalnızca 5366 sayılı Yıpranan Tarihi ve Kültürel Taşınmaz Varlıkların Yenilenerek Korunması ve Yaşatılarak Kullanılması Hakkında Kanun’a değinmekle yetineceğiz.
Kanun’un Amacı ve Kapsamı:
5366 sayılı Kanun’un amacı birinci maddesinde belirtilmiştir. Tanım aynen şu şekildedir: “yıpranan ve özelliğini kaybetmeye yüz tutmuş; kültür ve tabiat varlıklarını koruma kurullarınca sit alanı olarak tescil ve ilan edilen bölgeler ile bu bölgelere ait koruma alanlarının, bölgenin gelişimine uygun olarak yeniden inşa ve restore edilerek, bu bölgelerde konut, ticaret, kültür, turizm ve sosyal donatı alanları oluşturulması, tabii afet risklerine karşı tedbirler alınması, tarihi ve kültürel taşınmaz varlıkların yenilenerek korunması ve yaşatılarak kullanılmasıdır.” Tanımdan da anlaşılacağı üzere 5366 sayılı Kanun, tarihsel süreç içerisinde yapısal, işlevsel, kullanım ve kültürel özelliklerini kaybetmiş alanların(sit alanları) çağdaş kent ve çağdaş yaşamsal özelliklerine kavuşturulması açısından yenilenmesi gerekliliğinden ortaya çıkmıştır.
5366 sayılı Kanun’un en önemli özelliği isminden de anlaşılacağı üzere yalnızca sit veya koruma alanı olarak ilan edilen bölgeleri kapsaması ve buna yönelik hükümler içermesidir. Sit alanı veya koruma alanı olarak ilan edilmeyen bölgeler üzerinde 5366 sayılı Kanun’a dayanarak kentsel dönüşüm faaliyetleri yürütülmesi söz konusu değildir.
Kanun’un Yürütülmesi ve 26/06/2020 Tarihli Değişiklik:
5366 sayılı Kanun’a göre, Kanun’un amacı kapsamına girecek nitelikte olan bölge, yine kanunda belirtilen idari makamlarca tespit edilerek “yenileme alanı” olarak ilan edilir. Sonrasında, yenileme alanı içinde bulunan taşınmazların, yenileme yapacak idarenin mülkiyetine geçirilmesi gerekmektedir. Bu süreç, taşınmazın mülkiyetinin kime ait olduğuna göre değişiklik göstermektedir. Ancak takdir edersiniz ki bu süreçte en fazla uyuşmazlık çıkarmaya gebe olan taşınmazlar, özel mülkiyette bulunan taşınmazlardır.
Kanunun uygulama yönetmeliğine göre, özel mülkiyette bulunan taşınmazların boşaltılmasında, yıkımında ve kamulaştırılmasında anlaşma yolu esastır. Ancak anlaşma gerçekleşmediği takdirde kamulaştırma yoluna gidilmelidir. Kamulaştırma süreci ise, 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu hükümlerine göre yürütülecektir. Ayrıca, kamulaştırma bedelinin taksitle ödenmesi ve acele kamulaştırma gibi uygulamaların da 5366 sayılı Kanun kapsamında yapılan kamulaştırmalarda mümkün olduğunu belirtmekte fayda vardır.
Son olarak 7247 sayılı Kanun’la 26/06/2020 tarihinde eklenen “Geçici Madde 1”e değinebiliriz. Geçici Madde 1, kamulaştırma kararıyla, mahkeme tarafından idare adına tescil edilen taşınmazların, maliklerinin açacakları iptal davarına yöneliktir. Buna göre, söz konusu taşınmaz, idare adına tescil edildikten sonra, kamulaştırma kararına yönelik idari yargıda açılacak iptal davalarında, kamulaştırma bedelinin işlemiş yasal faiziyle birlikte mahkeme veznesine depo edilmesi şart koşulmuştur. Aksi halde ise davanın açılmamış sayılacağı hüküm altına alınmıştır. Bu maddenin kapsamına, madde yürürlüğe girdiği tarihten önce kamulaştırma kararları alınmış taşınmazlar bakımından açılacak davalar ile derdest ve kanun yolu aşamasında bulunan davalar girmektedir.
Sonuç:
Sonuç olarak 5366 sayılı Yıpranan Tarihi ve Kültürel Taşınmaz Varlıkların Yenilenerek Korunması ve Yaşatılarak Kullanılması Hakkında Kanun, sit alanı veya koruma alanı olan bölgelerde kentsel dönüşüm faaliyetlerinin nasıl yürütüleceğine dair düzenlemeler içermektedir. 7247 sayılı Kanun’la eklenen “Geçici Madde 1” ise, 5366 sayılı Kanun’da yer alan faaliyetlerin yürütülmesi amacıyla, kamulaştırma kararı verilmiş ve idare adına tescil edilmiş taşınmazların maliklerine yöneliktir. Taşınmazın idare adına tescili üzerine, kamulaştırma kararının iptali için idari yargıda açılacak ve açılmış davalarda kamulaştırma bedelinin mahkeme veznesine depo edilmesi şart koşulmuştur. Söz konusu iptal davası sürecinde zaten dava konusu taşınmaza herhangi bir erişimi olmayan davacı eski malikin, bir de söz konusu idari işleme dava açabilmesinin şartının, zaten tasarrufu altında olmayan taşınmazın bedelini mahkeme veznesine depo etmek olması hukuki anlamda hak arama özgürlüğünün kısıtlanması bağlamında tartışmaya açıktır.
Stj. Av. Ahmet Selman Topcu