TOZKOPARAN MAHALLESİNE İLİŞKİN RİSKLİ ALAN KARARININ YÜRÜTMESİNİN DURDURULMASI
- 16 Ağustos 2021
- Yayınlayan: G.H.E
- Kategori: Duyurular, Genel, Haberler

20 Nisan 2020 tarihinde 31106 sayılı Resmi gazetede yayınlanan Cumhurbaşkanlığı Kararnamesinin 2450 sayılı kararıyla “İstanbul İli, Güngören İlçesi, Tozkoparan Mahallesi sınırları içerisinde bulunan ve ekli kroki ve listede sınırları ve koordinatları gösterilen alanın riskli alan ilan edilmesine, 6306 sayılı Afet Riski Alanlarının Dönüştürülmesi Hakkında Kanunun 2 nci ve ek 1 inci maddeleri gereğince karar verilmiştir.”
Ancak bir bölgenin riskli alan ilan edilmesi o bölgedeki taşınmazların maliklerinin mülkiyet hakkını etkilediğinden böyle bir karar ancak belli şartların sağlanması halinde alınabilir. Riskli alan ilanına ilişkin kararın anayasa ve yasalarımızdaki düzenlemelerin yanı sıra Türkiye Cumhuriyetinin taraf olduğu uluslararası sözleşmelere de uygun olarak alınması gerekir.
Öncelikle Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Temel Hak ve Ödevlerin düzenlendiği bölümünde yer alan “Temel Hak ve Hürriyetlerin Sınırlanması” başlıklı 13. Maddesinde : “Temel hak ve hürriyetler, özlerine dokunulmaksızın yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplerle bağlı olarak ve ancak kanunda sınırlandırılabilir. Bu sınırlamalar, Anayasanın sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve laik Cumhuriyetin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz.” Düzenlemesine yer verilmiştir. Bunun yanında “Mülkiyet Hakkı” başlıklı 35. Maddesinde ise bu hak “Herkes, mülkiyet ve miras hakkına sahiptir. Bu haklar, ancak kamu yararı amacıyla, kanunla sınırlanabilir. Mülkiyet hakkının kullanılması toplum yararına aykırı olamaz” şeklinde düzenlemeye konu edilmiştir.
20.03.1952 günü kabul edilen İnsan Haklarının ve Temel Özgürlüklerinin Korunmasına İlişkin Sözleşmeye Ek 1 Nolu Protokol Türkiye tarafından 19.03.1954 günü onaylanmıştır. Anılan Protokolün “Mülkiyetin Korunması” başlıklı 1. Maddesinde: “Her gerçek ve tüzel kişinin mal ve mülk dokunulmazlığına saygı gösterilmesini isteme hakkı vardır. Herhangi bir kimse, ancak kamu yararı sebebiyle ve yasada öngörülen koşullara ve uluslararası hukukun genel ilkelerine uygun olarak mal ve mülkünden yoksun bırakılabilir. Yukarıdaki hükümler, devletlerin, mülkiyetin kamu yararına uygun olarak kullanılmasını düzenlemek veya vergilerin ya da başka katkıların veya para cezalarının ödenmesini sağlamak için gerekli gördükleri yasaları uygulama konusunda sahip oldukları hakka helal getirmez.” Kuralı yer almıştır.
6306 sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun’un 2. Maddesinin 1. Fıkrasının (ç) bendinde; Riskli alan: Zemin yapısı veya üzerindeki yapılaşma sebebiyle can ve mal kaybına yol açma riski taşıyan, Cumhurbaşkanınca kararlaştırılan alan olarak tanımlanmıştır.
Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanunun Uygulama Yönetmeliğinin, “Riskli alanın tespiti” başlıklı 5. Maddesinin 1. Fıkrasında da “Riskli alan;
a) Alanın, zemin yapısı veya üzerindeki yapılaşma sebebiyle can ve mal kaybına yol açma riski taşıdığına dair teknik raporu,
b) Alan sınırları içerisinde 15/5/1959 tarihli ve 7269 sayılı Umumi Hayata Müessir Afetler Dolayısıyla Alınacak Tedbirlerle Yapılacak Yardımlara Dair Kanuna göre afete maruz bölge olarak kararlaştırılan alan olup olmadığına dair bilgi ve belgeyi,
c) Alanın büyüklüğünü de içeren koordinatlı sınırlandırma haritasını, varsa uygulama imar planını,
ç) Alanda bulunan kamuya ait taşınmazların listesini,
d) Alanın uydu görüntüsünü veya ortofoto haritasını,
e) Zemin yapısı sebebiyle riskli alan olarak tespit edilmek istenilmesi halinde yerbilimsel etüd raporunu,
f) Bu fıkra uyarınca belirlenecek riskli alanlar için Ek-2’de yer alan Riskli Yapıların Tespit Edilmesine İlişkin Esasların EK-A bölümüne göre hazırlanan analiz ve raporu,
g) Alanın özelliğine göre Bakanlıkça istenecek sair bilgi ve belgeleri, ihtiva edecek şekilde hazırlanmış olan dosyaya istinaden Bakanlıkça belirlenir ve karar alınmak üzere Cumhurbaşkanına sunulur.” Hükümlerine yer verilmiştir.
Bu sayılan Anayasa ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi düzenlemeleriyle kişilerin mülkiyet hakları güvence altına alınmıştır. Mülkiyet hakkının yalnızca kamu yararının mevcut olduğu durumlarda kanunla sınırlandırılabileceği öngörülmüştür. 6306 sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun kapsamında sayılan idarelerce mülkiyet hakkına sınırlama getirilebilecektir. Ancak, yine burada kanun koyucu bu yetkinin kullanımını oldukça sıkı kurallara bağlamış ve ortada kamu yararını ilgilendiren durumun bulunduğunu hiçbir şüpheye yer vermeyecek şekilde açık ve somut bir şekilde ortaya konulmasını şarta bağlamıştır.
Danıştay kararlarında bu durum ele alınmış olup kamu yararı olduğunun açık ve somut bir şekilde ortaya konulmuş kabul edilebilmesi için “Alanın, zemin yapısı veya üzerindeki yapılaşma sebebiyle can ve mal kaybına yol açma riski taşıdığına dair teknik raporun” belli şartları sağlaması aranmıştır.
“6306 sayılı Kanun uyarınca bir alanın üzerinde bulunduğu yapı stokunun can ve mal kaybına yol açma riski taşıması nedeniyle “Riskli Alan” olarak ilan edilebilmesi için, söz konusu alandaki binaların deprem riski belirlenirken daha çok binaların taşıyıcı sistemine ait parametrelerin (taşıyıcı eleman sayısı ve dağılımı, planda düzensizlik, düşeyde düzensizlik, lokal ve konstrüktif uygulamalar, vb.) dikkate alınması gerektiği, niceliksel bir yaklaşımla teknik açıdan anlamlı tanımlar çerçevesinde binaların risk seviyeleri açısından sınıflandırılabileceği, bu tip bir sınıflandırmayı geliştirebilmek için bütün binaların ilgili Yönetmeliğinin ekinde yer alan hızlı değerlendirme formları ile değerlendirilmesi ve bina bazında elde edilen performans skorlarının sınıflandırma amacıyla kullanılması gerektiği, örnekleme yoluyla tipik binaların seçilmesi ve seçilen binaların ayrıntılı olarak incelenmesi geçerli bir yaklaşım ise de, detaylı risk çalışmasında binalar seçilirken hangi örnekleme yönteminin (tesadüfi/tesadüfi olmayan yöntemler) kullanıldığı ve örnek büyüklüğünün nasıl seçildiğinin açık olarak belirtilmesi gerektiği, anakütle (toplam bina stoğu) içerisinde hem yığma hem betonarme binalar varken örneklerin sadece yığma binalardan seçilemeyeceği, istatiksel olarak betonarme binaları temsilen toplam bina sayısına orantılı bir şekilde seçilmesi gerektiği, alanda yer alan yapıların deprem riskinin belirlenebilmesi için ise, bu yapıların teknik olarak incelenmesi gerektiği, bunun için, yapıların bulunduğu yerdeki deprem tehlikesi ve yapıların deprem performansını etkileyen yapısal özelliklerinin saha çalışmaları sonucunda elde edilmesi gerektiği, yapısal sistem özelliklerine göre sınıflandırılmış tip binalar seçilerek bunların ayrıntılı analizler yapılması sonucunda bir korelasyon çıkarılıp buna göre genel yapı stokunun riskinin belirlenmesi gerektiği, bölgenin deprem riskini belirlemek için öncelikle deprem tehlikesinin hesaplanması gerektiği, olarak yapılabileceği, bu şekilde ayrıntılı bir hesaplamanın istatiksel olarak bölgenin deprem tehlikesi hakkında bir veri olabileceği aksi takdirde yukarıda belirtilen çalışmalar yapılmadan alanın üzerindeki yapılaşma sebebiyle can ve mal kaybına yol açma riski konusunda değerlendirme yapmanın bilimsel kurallara ve dolayısıyla 6306 sayılı Kanunun amacına aykırı olacağı açıktır.”
Görüldüğü üzere bir alanın riskli alan ilan edilebilmesi için öncesinde bu alana ilişkim detaylı bir çalışma yapılarak rapor hazırlanması gerekmekte olup ancak bu rapor sonucunda bölgenin can ve mal kaybına yol açma riski taşıdığının açık ve somut bir şekilde ortaya konulmasından sonra o bölgedeki taşınmaz maliklerinin mülkiyet hakkına sınırlama getirilebilmektedir.
Tozkoparan Mahallesini kapsayan bölgenin riskli bölge ilan edilmesi kararına karşı yürütmenin durdurulması talebi de içeren iptal davası açılmıştır. Yürütmenin durdurulması talebi başlangıçta reddedilmiş olmakla birlikte yargılama süreci hala devam etmektedir.. 11 Ocak 2021 tarihinde Danıştay 6’ncı Dairesi’nde görevli savcı da, Tozkoparan mahallesinin riskli alan ilan edilmesi kararının iptal edilmesi gerektiğine dair görüş vermiştir. Danıştay savcısı mahallede 14 evde yapılan inceleme sonucunda çıkarılan teknik raporun, mahalledeki toplam 5 bin 560 yapının farklı özelliklerde olması nedeniyle ”kuşatıcı bilimsel” olmadığı belirtmiş olup söz konusu raporun kabul edilebilir nitelikte olmadığının üzerinde durmuştur. Ayrıca riskli alan kararı alınması aşamasında inceleme yapan kurumların, mahallede yeterli teknik inceleme yapmadığını da belirterek olası bir afette can ve mal kaybına neden olabileceğine dair yeterli bilgi olmadığını ifade etmiş ve bu nedenle de riskli alan kararının iptali edilmesi gerektiği yönünde görüş bildirmiştir.
Yargılamanın devamında riskli alan ilan edilmesine ilişkin kararın yürütmesinin durdurulması tekrar talep edilmiştir. Danıştay 6 Dairesi 07/07/2021 tarihinde bu sefer yürütmenin durdurulmasına karar vermiştir. Taşınmazın yerinde keşif ve bilirkişi incelemesi yaptırılıp bilirkişi raporu alındıktan sonra bu konuda yeniden bir karar verilinceye kadar söz konusu kararın yürütmesinin durdurulmasına ilişkin istemin kabulüne karar verilmiştir.
Stj. Av. Sena Onay